Ağıt Yapmak Ne Demek? Bunu Düşünürken Gülmekten Kırılmak
Bugün çok derin bir konuya dalıyoruz, arkadaşlar. “Ağıt yapmak ne demek?” diye soruyor birisi, e biz de derinlemesine analiz yapalım tabii. Ama önce, bu kelimenin anlamına bakarken, hayatın her anında karşımıza çıkan garip durumları düşünerek başlayalım. Ağıt, hani o dramatik şekilde hıçkırarak ağlamak değil mi? Yani, birine “Ağla ama ağlamadığın zaman kendini daha kötü hissedersin” diyebileceğiniz o noktada mıyız? Çünkü bazen gerçekten insan, sıkıntıyı başka türlü atlatamıyor.
İzmir Sokaklarında Ağıt Yapmak
İzmir’de yaşıyorum ya, bazen bir parkta yürürken ya da Çeşme’ye giden otobüste, “Ağıt yapmam gerek, hıçkırarak bağırmam lazım” dediğim çok olmuştur. Yani, bir İzmirli olarak ağlamak, illa ki hıçkırarak olmuyor. Sadece “Ya Allah’ım, bu trafik ne kadar da berbat!” diye içimden söylenip geçiyorum. Ama gerçekten bir ağıt yapmam gerekse, ne olurdu? Önce biraz bakmam gerekirdi tabii. Ne tür bir ağıt yapabilirim? Yavaşça hıçkırarak mı, yoksa daha “dramatik” bir şekilde mi? Yoksa o klasik ağlama sesini çıkarırken, kendi içinde bir şarkı mıyı söylesem? Ah, çok derin düşündüm, sanki Nobel Ödülü alacakmışım gibi!
Ağıt Yaparken Şekil Vermek Önemlidir
Bir gün bir arkadaşım, sosyal medyada “ağıt yaparken şık olmak gerek” diye bir şey yazmıştı. Şaka yapıyor olabilir tabii, ama nedense bana çok mantıklı geldi. Hani o dramaya dönmeden önce saçları bir güzel dağınık yapıp, mimiklerinizi de doğru kullanmak gerekiyor. Yani, bir ağıt yapacaksanız, her şeyin uyumlu olması lazım. Yoksa ciddiyetini kaybeder, şüpheye düşerim. Mesela, “Ağla ama ağlamadığın zaman kendini daha kötü hissedersin” dediği an, içimden “Bu kadar ciddi olamazsınız!” diyesim geliyor. Ama tabii, ağlamadığımda da kendimi kötü hissediyorum, farkında mısınız?
Gerçekten Ağıt Yapmak: Komik mi, Ciddi mi?
Şimdi, “Ağıt yapmak ne demek?” sorusuna biraz daha ciddiyetle yaklaşalım. Ağıt, aslında bir kaybın, bir üzüntünün, bir dertleşmenin sesi. Yani derin anlam taşıyor. Ama bence, hayatın her alanında o kadar çok kayıp yaşıyoruz ki, aslında sıradan insan, her gün bir ağıt yapıyor. Sabah işe gitmek istemediğinizde, “Ağlamak istiyorum” demek de bir ağıt değil midir? Ya da öğle yemeğinde en sevdiğiniz şeyin bitmiş olması, “Ya neden hep böyle oluyor?” diye ağlamak, yine bir ağıt mıdır? Anlatabiliyor muyum? Bazen hayatın kendisi zaten bir ağıt gibi.
Birkaç Arkadaşım ve Gerçek Ağıt Sahnesi
Geçenlerde arkadaş grubumuzla toplanıp, “Ağıt yapalım” dedik. Ama tabii bu, bizim kendi mizah anlayışımızla şekillenen bir şeydi. Bir arkadaşım, “Haydi, şimdi ciddi olalım. Ben bir kayıp yaşamış gibi ağlayacağım” dedi. Ben de “O zaman ben de kaybolan çoraplarımı arıyormuş gibi ağlayacağım” dedim. Sonra diğer arkadaşımız, “Ben de internette kaybolan paketimi bulmaya çalışacağım, çok dramatiğim” dedi. Gerçekten, o kadar komik bir an oldu ki, her birimiz kendi dramamızı o kadar abarttık ki, sonunda sadece güldük. Ama aslında işin içinde bir parça gerçekten dramatik bir hava vardı.
Çünkü ne zaman bir ağıt yapmaya kalksam, önce kafamda ciddi bir şekilde düşünüyorum: “Neyim var ki?” Sonra o düşünceyi geri itiyorum. “Aa, aslında her şey normal, sadece kafamda büyüttüm!” Bazen de işin içine birazcık komik bir şeyler katınca, içimdeki o fazlasıyla dramatik hal bir anda kayboluyor. Yani aslında, “Ağıt yapmak ne demek?” sorusu bana her zaman aynı şeyi hatırlatıyor: Hayat, bazen fazlasıyla dramatik, bazen de fazlasıyla komik. Ama yine de her anının tadını çıkarmak lazım.
Sonuçta, Ağıt Yapmak Ne Demek? Bunu Şöyle Anlatabiliriz…
Sonuç olarak, ağıt yapmak, bir şeylere üzülmek, kaybetmek, hatta bazen de komik bir şekilde dramatize etmek demek. Bazen ciddiyetin ve dramın arasında kaybolmuş hissediyorum. Ama galiba, her durumda, hem gülmek hem de ağlamak, insanın varoluşunun bir parçası. Ben de bu yazıyı yazarken, gerçek bir ağıt yapmamış olsam da, kelimelerle biraz sızlanmış oldum. Neyse, belki de bir sonraki yazımda daha dramatik olurum. Kim bilir?